Ne çok şey yaşıyoruz hayatlarımızda, ne çok hayatlar barındırıyoruz aslında küçük dünyalarımızda. Sadece kendi hayatımız değil başka hayatlarda da başrol oynuyoruz, ömrümüz ne kadarına izin verirse. Kah gülüyoruz kah ağlıyoruz. Ya tüm arzularımızla karşılıksız güldürüyor ya da tüm acımasızlıklarımızla ağlatıyoruz. Misafir olduğumuz küçük dünyaların büyük liderlerini.
İnsanoğlunun ya aklını ya da kalbini kullandığını savunurum kararlarında. Seçimlerimize ya duygularımız ya da mantığımız karar verir kanımca. Arka plana almadığımız tek bir kavram, içinde bulunduğumuz tüm hayatlara istemesek de yön verir. O küçük dünyaların büyük liderlerini öldürürüz, eldivensiz tüm izlerimizle. Küçük bir yapboz gibi gördükleri dünyalarını, koskocaman bir labirente dönüştürürüz. Ellerimizde büyüttüğümüz acıları, engel olarak atarız başka bedenlerin önüne. Sonsuza kadar seveceğimizi söyler, bir gün gelir o sonsuzluk kadar nefret ederiz. Hiç gitmeyeceğim deriz, ardımızdan bir çift ağlayan göz bıraka bıraka gideriz. “Çok seviyorum.” deyip gitmek değil. “Hep seveceğim.” deyip kalmaktır mühim olan. Size emanet edilen bedenleri düşürmek değil, yokuşta daha çok sırtlanmaktır gerek olan. Sevdiği insanın sevgisizliğiyle “Öldüm!” diyen, onun sevgisiyle ölmemiştir daha. “Sevgi öldürmez ama, yapma sende şimdi.” diyen olmasın. Sevgiyle ölmek, sevgisizlikle ölmekten daha zor gelir insana. İnsan severken daha çok öldürür çünkü. Sırtındaki izleri beraber sayar seninle. Neresi boş kalmış, neresi daha yanmamış. Seni en iyi senden bilir. Ansızın o avuçlarını ısıtan eller, gün gelir buz olur sana. “Ben ne oldum?” dersin. Asıl soruyu sormadın ama kendine: “Ben ne olacağım şimdi?”
Sen öyle bir olacaksın ki hem onsuzluğa hem de onun açtığı yaralara kahrolacaksın deli gibi. Doğru demiş kim dediyse: “İnsanı en çok ailesi, en çok da ikinci ailesi gibi gördüğü yakar.” diye. İkisinden de ne kadar yandığın mühim değil. Soluklarının duracağı güne kadar ikisinden de geçemez yüreğin. Az yara alalım alacaksak yakmadan sevelim seveceksek eğer. Gitmek için gelecekseniz eğer, kısa süreli bir misafirlik tercih edin yalnızca. Ev sahibinin esnemesini beklemeyin mesela. Kalıcı gelecekseniz de eğer girdiğiniz kapının tüm kilitlerini ardınıza kadar kilitleyin. Anahtarı da yutun mümkünse eğer. Girdiğiniz kalbe ne birini dahil edin ne de o dahil olduğunuz güzellikten anlık olarak vazgeçmeyi deneyin.