Işık vurdu içeri
Kırık ayna parçalarından süzülerek
Kağıdıma düştü
Ve bir haber getirdi,
Zaman durmuş!
Zaman durmuş mu?
Zaman durdu mu?
Zaman nedir?
Hayal kırıklığı, yazacak kağıt bulunamadığında hissedilecek kadar basit midir?
Saniyeleri elle tutabilir miyiz?
Sonsuzluğu bir anda yaşayabilir miyiz?
Sonsuzluk nedir?
Mutluluk tek bir kelamla elde edilebiliyorsa insan ne diye peşinden koşar durur?
Sanki çok matah bir şeymiş gibi.
Zaman akıyor mu?
Zaman durdurulamıyor mu?
Tutun şu zamanı, çabuk! İnsanlar yetişemiyor.
Şiir, sıkılınca müsveddeye karalanan sözcüklerden mi ibarettir?
Ben...
Ne diye buradayım o halde?
Ne hissediyorum?
Ne düşünüyorum?
İnsan neden sakınır aynalardan, gözlerinin gösterdiği gerçeklerden korktuğundan mıdır bütün bu şamata?
Kaçabilir mi insan kendi dünyasından, kaçabildiği gibi aynalardan?
Çok şey hissedip dışa vuramadığımızdan mı bu ifadesizlik?
Maskemi atabilecek miyim?
Maskeni atabilecek misin?
Maskemizi atabilecek miyiz?
Neden bu kadar mühim, aslında mühim olmayan şeyler?
Tam düşüncelerimde boğulacakken
Mürekkep bitiyor
Ve ışık sahneyi terk ediyor.
Elveda!