Nefes nefese yürürken tek bulmak istediği boş ve ıslak olmayan bir banktı. Güneş batmıştı, hava da gitgide kararıyordu; gökyüzünün maviliği ise hala belli belirsiz seçilebiliyordu. Yanından insanlar geçip gidiyordu, herkesin de yanında biri vardı, sanki yalnızlığını daha da vurgulamak için kasten seçilmişti bu isimsiz bedenler. Aradığı bankı buldu sonunda ve can havliyle attı kendini. Başı yere eğikken elleri yanaklarındaydı. Terden sırılsıklam bir halde nefesini toplamayı bekledi. Sonra başını kaldırdı. Hava oldukça kararmıştı ve bankın hemen önünden devam eden yürüyüş yolundan geçen insan sayısı da fark edilecek düzeyde azalmıştı. Normalde bu parka sık sık uğrardı ama bugünkü gibi bir deneyimi daha önce hiç olmamıştı.
Yine düşüncelerine dalmış baygın baygın yürürken bu halde kendini üç senedir deneyimlediğini fark etmişti. Bu çıkmazın acısı ve sürekliliği, ilk defa orada sertçe vurmuştu suratına. İçinde sanki bir yanma olmuştu. Karnına doğru inanılmaz çabuklukta bir sıcaklık hissetmişti. Bu sıcaklığı daha önceden mutluyken veya heyecanlı olduğunda deneyimlediğini hatırlamıştı. Böyle karamsar bir olay yüzünden olması, onun için bir ilkti. Anlam verememişti bu duruma. Hem aydınlanmış hem de kararmış hissediyordu kendini. Bir değişim yaşamakta olduğu besbelliydi ve içinde bir şeyler kıpırdanıyordu. Ne yazık ki bunun adını koymayı bir türlü beceremiyordu. Bu hissin, tüm vücudunu ele geçirmesine izin verdi. Etrafındaki tüm dikkat dağıtıcı objeleri yok etti zihninde. Şu an eşsiz bir deneyim yaşıyordu ve bunu yaşarken tamamıyla burada olması gerekiyordu.
Yürüyüş yolunda kafasında tüm bunlar cereyan ederken hareket halindeydi. Bir anda durdu. Arkasındaki insanlara ve önündeki insanlara rağmen bir anda durdu. Yaşadığı bu deneyimi elinden almalarına izin vermeyecekti. Gözlerini kapattı, kendini tamamen bıraktı ve içinde bulunduğu zamanla birlikte bütünleşti. Üç senedir yaşamış olduğu garip hayat, gözlerinin önünden geldi geçti. Bu garip hayatı yaşarken içinde duyumsadığı tüm hisleri tekrar aynı canlılıkla bir arada yaşadı orada. Hayatının son üç senesinin filmini izliyordu sanki. Bununla birlikte çocukluğundan itibaren üzerinde taşıdığı bazı yükleri tekrar omzunda hissetti. Yorgun veya enerjik hissetmiyordu kendini. O anda bedenine dair deneyimlediği tek his, karın bölgesindeki ani şekilde gelip geçen sıcaklık yumağıydı. Zihni ona ne anlatmak istiyordu, kavrayamıyordu. Bu yaşadığından ne ders çıkarması gerekiyor onu da bilmiyordu. Bunu umursamak da istemedi. Her olaydan ve her deneyimden bir ders çıkarma gerekliliği, oldukça faydasız gelmişti ona. Bazı şeyler sadece yaşanıp orada kalamaz mıydı? Neden her deneyim aklımızda yer etmek zorundaydı ki?
Sorular kafasını kurcalarken birden nefes alıp verişinin delice hızlandığını fark etti. Gözlerini açtı, gürültülü şekilde göğsü inip alçalıyordu ve yürüyüş yolundan gelip geçen insanlar, garipçe bakıyorlardı ona. "Sizin de o bitmek bilmeyen uzun ve sıkıcı bakışlarınızın da!" diye düşündü. Hayatı boyunca bu bakışların altında yaşamıştı. Fiziksel olarak bu solgun ve korkutucu bakan gözleri görmese de onları aklında her zaman görüyordu. Her hareketinde, her nefesinde ensesinde hissediyordu o iğrenç gözleri. Bu sefer onu baskılamalarına izin vermedi; bu bakışlara, o daha da iğrenç bir bakışla cevap verdi, "Beni garipsiyorsanız ben de sizi garipsiyorum; beni başta garipsediğiniz için hepiniz benden de kötüsünüz, o yüzden size istediğim gibi bakma hakkına sahibim." diye düşündü. Günahı neydi bu insanların? Yürüyüş yolunun ortasında gözleri kapalı durmuş ve oldukça hızlı nefes alıp veren bu adama kim durup bakmazdı? Nasıl garipseyemezlerdi bu garip adamı? Dikkati tekrar dağılmıştı, yaşadığı bu inanılmaz deneyimi bile bozmayı başarmıştı etrafındaki insanlar. Zaten hayatında ne zaman olumlu bir şey oluyor gibi olsa bu insanların varlığını unuttuğundan öyle olurdu. "Gerçek dünya" diye tabir ettikleri, bu insanların arasında yaşamayı zorunlu tutan dünyaya, bu yüzden hayatı boyunca ayak uyduramamıştı.
Durduğu yerden nefes nefese yürüyüp oturacağı bankı buldu. Aradan da biraz zaman geçip nefesini topladıktan sonra kafasını kaldırdı. Kurumuş yaprakları olan büyük bir ağaç gördü karşısında. Ona baktığı sırada bir yaprak koptu ağaçtan. Rüzgârın etkisiyle önce sağa doğru hareketlendi, sonra tersten gelen rüzgâr onu diğer tarafa doğru savurdu. Havada, böyle yönü olmadan ve şaşkın şekilde ilerlerken yoldan ıslık çalarak gelen bir genç eliyle tuttu havadaki bu yaprağı ve ikiye kopartıp yere attı. Üstüne siyah botuyla basıp yoluna ve ıslığına devam etti. İşte bu yaprak gibi hissetti kendini. Ona benzettiğini fark etti. Yine de o, yaprağın aksine üstüne basıldıktan sonra da hareket etmeyi nispeten başarabiliyordu.